101 Çocuk yaramaz mı, hissedemiyor mu_
===
[00:00:00]
Merhaba ismim Zeynep Aksoy Reset'e hoş geldiniz. Bu akşam da size çok ilgilendiğim, sadece spiritüellik ya da yoga konusunda önem taşıyan bir konu değil, hepimizin sağlığı için öğrendikçe ne kadar vahim bir konu olarak görmeye başladığım interosepsiyondan bahsetmeye devam edeceğim. Daha sonra da her yayında olduğu gibi 20 dakikalık bir nefes farkındalığı ve interoseptif,
şimdi görüyorum ki aslında interoseptif çalışma yaptırıyorum, onu yaptıracağım konuşmanın sonunda.~ Ve konuşmaya başlamadan önce Amerikan Hastanesi vasıtasıyla~
~Code Lotus projesi aracılığıyla Türkiye ye davet ettiğimiz Dan Seagal ı yine hatırlatmak istiyorum. Türkçesi de var bu kitabın bütün beyinli çocuk diye bir kitap ve başka ebeveyin olma, farkındalıklı ebeveyn olma. hakkında kitabı olan Dan Seagal ne kadar heyecanlıyız ki yirmi üç Haziranda Sabancı müzesinde olacak.~
~Biletiks te satışta biletler, kahvaltı öğle yemeği ve üç konu dahil ediyor. Üç farklı konuşma olacak. O konuşmalar şu varlık bilimi ve uygulaması. kişiler arası nörobiyoloji. o ilk sabahki oturum olacak. Daha sonra bütün beyinli çocuk içten dışa doğru ebeveynlik diye bir konuşması olacak. Son olarak da öğleden sonra kişiler arası nörobiyoloji ışığında bütün beyin bakımı.~
~Ee, bunlar hepimizin bunlar sağlığın geleceği diyeyim. Yani gelecek sadece biyolojiye bakmıyor. E psikolojiye, ruhsallığa ve biyolojiye beraber bakıyor. Ve bu isimler Doktor Dan Sal başta olmak üzere. önde giden kişiler ve o kişilerden bu bilgileri dinlemek, hatta soru sorabilmek. Özellikle bu alandaysanız doktorsanız mesela çok güzel bir fırsat olabilir.~
Reset'e yazan bir izleyiciden okuyacağım, izleyicinin ismi mini moon, diyor [00:01:00] ki: Sevgili Zeynep, merhaba. Sizle ve kanalınız Reset'le tanışalı henüz bir hafta olmuş olmasına rağmen sana bir şeyler yazma ve tek taraflı da olsa iletişim kurma güdümü baskılayamadım. Kendimi bildim bileli, belki bu altı yedi yaşlarına tekabül ediyor
,sanırım var olmanın ne kadar büyülü bir o kadar da bilinmezlerle dolu olduğunu düşünmüşümdür. Renkler, sesler, algılarımız her şey ne garip varız ve buradayız. İlk satın aldığım kitap rüyaların gücü adındaydı ve benim gibi insanların olduğunu bilmek, bu gizem dolu evreni merak edenlerin olduğunu görmek beni çok heyecanlandırmıştı.
Sonra seneler süren bir depresyon maceram oldu. Panik atak, anksiyete neler neler yaşadım. Şimdi düşününce film gibiler, [00:02:00] ilaçlar, terapiler, uyuşturucular, inişler ve çıkışlar. Sonra Eckhart Tolle'nin videosuna rastladım YouTube'da. Her zaman dikkatimi çeken, saatlerce yakın bir arkadaşımla kafa patlattığımız bu konuları o kadar sakin ve dingin anlatıyordu ki büyülenmiştim.
Daha önce binlerce kez okuduğum, dinlediğim sözcükleri ilk kez şimdi anlam bulmuştu. Sözlükler, sözcükler aynıydı ama ben anlamaya hazırdım artık. Ve sen ilk gördüğümde içimi kaplayan huzur, gözlerine bakınca gördüğüm şey şefkat. Bu yüzden bunu paylaşmak istiyorum. Sesin, anlatışın, bu duygularımı aktarmakta zorlanıyorum ama eminim tahmin edebiliyorsundur.
Rehberliğin eşliğinde her gün meditasyonları yapıyorum eski videolardan başladım izlemeye. [00:03:00] Söylemek istediğim çok şey var ama sözle anlatılamayacaklar. Hayatımızda her ne kadar yaşarsak yaşayalım, ne koşulda olsun olursa olsun aslolan bilinç olduğunu ve zihnin koşuşturup duran bir çocuk gibi oradan oraya gezmesinin
belki de bu bilinç ve anda kalma kasımızı güçlendirmek olduğunu düşünüyorum artık. Her şey olması gerektiği gibi eksik değil, yanlış değil. Kocaman bir şimdi. Ee uzun olmuş olabilir. Kusura bakma her şey için teşekkürler güzel insan demiş, iyi ki varsın demiş ve beni de açıkçası çok mutlu ediyor böyle bir mesaj almak.
O yüzden paylaşmak istedim. Şimdi yine bu konuya geçiyorum interosepsiyon konusuna. E ve interopsiyon problemin varsa bundan önceki yayında bahsettik içini [00:04:00] algılama, hislerini algılama problemin varsa duygularını idare edemiyorsun. Yani duygusallığın yoğun ve çalkantılı ve inişli çıkışlı oluyor. Onları idare edemiyorsun.
Tuvaletini idare edemiyorsun. Ve bunu okuduğumda sonra biraz daha işte otizm gibi bazı sinirsel ve beyinsel zorluk çeken çocukların da nasıl tuvaleti fark etmekte zorluk çektiklerini okuyunca hani o idrarı tutma olayı her gün ne kadar çok bunu yapıyoruz, yani kafamızın bir tarafı sürekli bunu hesaplıyor.
Ne zaman tuvalete gideceğim, bir daha ne zaman bir tuvalete gitme fırsatım olacak? Hissediyor muyum? Geldi mi ne kadar daha bekleyeyim bu suyu içerken? Bu tarz algının [00:05:00] ne kadar hayatımda yoğun olduğunu fark ettim bu son günkü araştırmada ve interosepsiyonu düşük olan, bu algısı düşük olan insanlar tuvaletlerini de hesaplayamıyorlarmış.
Yani çıkıyorlar yola ve aniden hemen gitmelerine gerek var. Oysa belki o semptomları, o sinyalleri daha önce fark etseydi A yola trafiğe çıkmadan önce evde bir tuvalete gideyim derdi. Ee yetişkinlerde bu algının bozulduğunu görebiliyorum. Çünkü tanıyorum ee yaşı ilerlemiş olan kişilerin ben şimdi yemeyeyim, içmeyeyim çünkü tuvaletim gelecek,
bunun bir endişe haline geldiğini görüyoruz. Ve bu tuvaletin o kasın illa tutmaması hali değil ki o da [00:06:00] olabilir ama önceden algılayamama hali tuvaletin geldiğini. Eğer ki interosepsiyon düşükse uyku bozukluğu çekiyor olabilirsin. Acıda zorluk çekiyor olabilirsin. Yani bedenin ya çok hassas olabilir. En ufak şey bir acı gibi hissedebilir
ya da öteki uçta hani kendini kötü kesmiş olabilirsin ama hiç kestiğini ya da kalçanı kırdığını ya da bacağını kırdığını fark etmemiş olabilirsin. Ee büyük bir hastalığa yakalandığını fark etmemiş olabilirsin. Çünkü acı eşiğinde bir ee bir dengesizlik oluyor, algılayamıyor beden. Yemek yeme, yemek yeme alışkanlıkları bozuk olabiliyor.
interosepsiyonu düşük olan insanlarda çünkü ve [00:07:00] hani ben insanlarda derken hani ben bunun dışındayım, hepimiz onun dışındayız diye hissetmiyorum. Bu günümüzün bir algı bozukluğu diyebiliriz, algılamıyorsun midenin nasıl hissettiğini, dolayısıyla sana iyi
gelmeyen yemekleri art arda yiyebiliyorsun. Bağırsakların nasıl hissettiğini algılayamıyorsun. Dolayısıyla sana iyi gelmeyen şeyleri yemeğe devam edebiliyorsun. Bunu hemen yogaya bağlıyorum. Hani yogada. o hassasiyet artıyor diyorduk hep aslında bunun interosepsiyon olduğunu bilmiyordum. Bu son araştırmalarıma kadar interosepif algı arttıkça ve yogada o nefese dönüş, o iç alana dönüş desteklendiği için interosepsiyon desteklendiği için [00:08:00] birdenbire yoga yapan insanlar doğal olarak zararlı bir şey bırakmaya başlayabiliyorlar.
Bu da hemen olmuyor. Çünkü bu duyumu geliştirmek üç beş yoga dersiyle, bir senelik yogayla da olmayabiliyor. Ama birkaç senedir ciddi olarak introseptif çalışma yapan kişilerin, sigarayı bile çok zor bırakmak, sigarayı bile doğal olarak bıraktıklarını görüyoruz. Ya da bazı yeme alışkanlıkları gidiyor.
Çünkü kendi iç alanlarını hissetmeye başladıkça neyin zararlı olduğunu da fark etmeye başlıyoruz. Stres ile baş edemez oluyor interoseptif bozukluğu olanlar ve asıl çok tehlikeli bir şey demin de bahsettim, hasta olduğunu [00:09:00] anlayamayabiliyor. Ve bu son yaptığım araştırmada ölüm kalım meselesi olarak da söylüyorlar
interosepsiyonun düşük olmasını. Şimdi nasıl gelişiyor ve niye bozuk olabiliyor interosepsiyon? Meğerse anne babanın rolü çok büyükmüş bu algıyı geliştirmekte. Bu algı derken tuvaletim var mı, yediğim şey nasıl bir etki bıraktı üstümde, sıcak mıyım, soğuk muyum? Üzerimdeki kazağı çıkarayım mı acaba? Elim terliyor mu?
Kalp atışım nasıl? Bu algı için alanı anne baba açıyor çocuğa. Çünkü mesela görüyorsun çocuğun mesela böyle sallanıyor ya da özel bölgesini tutuyor ve zıplıyor. Oradan biz anlıyoruz ki ebeveyn olarak [00:10:00] kızım oğlum senin tuvaletin geldi, çişin geldi, istiyorsan bir git. Şimdi orada çocuk o bedensel duyguyu o eylem ile ne olup bittiğini kavrayabilmeye dönüştürmeye başlıyor.
Ya da duyarlı bir anne baba ki ilk başta anne babanın da enteresepsiyonu olmalı, diyor ki ha galiba açsın ya da galiba yorgunsun ya da bir şey oluyor çocuğun hani çocuğum nasıl hissediyorsun şu anda, o alanı açmaya başlayınca çocukta da bu gelişmeye başlıyor. Görüyorlar ki mesela yetimhanelerde bırakılmış çocuklar herhangi bir büyük travma yaşamasalar bile hani dövülmese, tacize uğramasa bile interosepsiyonu bozuk olabiliyor, [00:11:00] düşük olabiliyor.
Çünkü iyi ebeveyn yok bunu desteklemek için, onun bedensel hislerini görüp fark etmek için. Zamanla, evet, mesela nasıl dil bilmeyen bir anne baba yanında çocuk büyürse ve dil öğrenmezse ki bu çok ekstrem uç örneklerde görüyorlar. Böyle bir mesela İrlanda'da buldular tavukların arasında kümeste yetişen bir çocuk
,tavuk gibi ses çıkarıyor. Hani dil öğrenmiyor ya da hatırlıyorum Rusya'da bir ormandan çıkan hani neredeyse ergen bir çocuk. Hani hiç insanların arasında büyümemiş ve dil dolayısıyla öğrenememiş, aynı şekilde interosepsiyonu [00:12:00] da öğrenmiyoruz eğer bu duyumu açık olan anne babayla değilsek. Eğer ki propriosepsiyon yoksa bunu da anlattık
hani uzay içerisindeki bedenin yerini hissetmesi çocuğun o zaman çocuk sürekli bir şeye çarpıyor, bir şey düşürüyor, yanlış yerden yanlış bir hızda bırakıyor. Mesela onu fazla yüksek masaya ya da kenara ya da kendi adımı atarken hesaplayamıyor ve biz ne yapıyoruz? O çocuğa kızıyoruz. Belki azarlıyoruz.
Ama belki şöyle görebiliriz ki çocuk bunu mahsustan, yaramaz olmak için yapmıyor. Çocuk duyumu algılamıyor bedenin alan içerisindeki yerini ve bu çok sık görülen bir şey. Ee, [00:13:00] zannettiğimiz kadar hani büyük bir bozukluk değil bu. Hani sık görülen bir şey ki proprioseptif duyu çok gelişmemiş oluyor. Bunu sezeryan ile bağlayanlar da var.
Hani sezeryanda o iyice sıkışarak çıkan çocuğun hani o duyumu hissetmesi ve bedeninin sınırını hissetmesi önemli diyorlar. Bunlar hani ne kadar kanıtlandı bilmiyorum. Ve benim bir danıştığım doktorun dediği gibi hani biz kuş değiliz. Hani doğru düzgün çıkmazsan yumurtadan bir daha hiçbir zaman uçmayı öğrenmeyeceksin.
Hani o kadar basit bir hayvan değiliz. Tabii ki bir duyum gelişmemişse sonradan gelişebilir. Ama biz ne kadar bilinçli olursak o kadar da destek olabiliriz çocuklara. A çok endişeli çocuklarda olmuyor interosepsiyon, kaç savaş [00:14:00] halindeyse sürekli çocuk ya da
don halindeyse bu hale de daha çabuk girebiliyor o çocuk, yani interessepsiyonu yoksa bir olay olduğunda tepkisi çok büyük olabiliyor ya da tamamıyla kapanabiliyor ve bir nevi duruma uygun bir tepki göstermemiş oluyor. E otistik çocuklarda interosepsiyon daha düşükmüş, travma geçirmiş insanlarda daha düşükmüş ve iyi bir ebeveyni olmayan insanlarda bu daha düşükmüş.
Şimdi yoganın ne kadar büyük önem taşıdığını, bunu okudukça keşfediyorum. Çünkü yogayı genelde bir kas egzersizi ve fitness kan dolaşımı, hani enerjim iyi [00:15:00] akıyor gibi algılıyoruz. Ama aslında yoga şöyle bir şey yapıyor, yoganın o yavaşlığı ve nefes odaklı olması ve içe doğru döndürmesi bizim interosepsiyon duyumuzu çok çok çok geliştirmeye başlıyor ve yogayla insanlar hissetmeye başlıyorlar kendilerini
ilk defa. Ben David'le bugün bunu konuşuyordum. O da dedi ki hani bu en büyük uyanma oldu, birdenbire bir iç alanım olduğunu hissetmeye başladım. Ben de bunu net hatırlıyorum. Hani ilk defa o nefesin akışını solunum yolunda hissettiğimde, kalp atışıma döndüğümde bir sihir gerçekleşmişti ve onu artık bilimsel olarak bunun ne olduğunu keşfetmiş olmam
beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü bu tarz [00:16:00] kavramları ve bilimi çok seven biriyim. Yani daha iyi oturuyor benim için eğer doktorlar ve bilim adamları tanımlayabiliyorsa duygularımı. Evet. Şimdi travma türleri de var. Hep travmadan çok bahsettik. Fakirlik bir travma olabilir. Besin yetersizliği bir travma olabilir.
Evdeki sürekli stresler travma olabilir ya da tek kötü bir olay yaşanmış olabilir. Her neyse bütün bunlar kontrol edemediğimiz sinir sistemimizi etkiliyor ve beden fonksiyonlarını da bu sinir sistemi etkiliyor. Yani nefes alıp vermeyi, kalp atışını hızını bütün bunları stres seviyelerini etkiliyor. E çok stresliysen, [00:17:00] kalbi sürekli biraz daha hızlı atan çocuklar varmış,
sürekli endişeli çocuklar varmış. Tabii onların iç alanlarını algılamaları daha zor oluyor.
Bu travma ve stres, yani travma ve stres içe doğru dönmeyi ve kendi iç alanını algılamayı önlüyor. Kendi iç alanını algıladığında beyindeki insula diye bir bölge uyarılıyor. Proprioseptif uzay içerisinde bedenin nerede olduğunu algıladığında proprioseptif reseptörlerin bağlandığı, bedenin farklı bölümlerinin bağlandığı farklı beyin bölgeleri
uyarılıyor. Buna bunun resmine homonuculus deniyor. Yani belki görmüşsündür böyle büyük dudaklı, [00:18:00] büyük dilli, büyük elli bir adam resmi çizilir. Bu aslında beyindeki bedenin haritasıdır. En çok hissedilen yerler, eller, ayaklar, ağız ve dil olduğu için diğer bölgeler daha ufak gözükür. Çünkü orada o kadar proprioseptif algı yoktur.
O homonuculus o beynin bambaşka bölgelerini uyarıyor. interosepsiyon insula bölgesini uyarıyor.
Yani beden fonksiyonlarını hissetme kabiliyetimiz gitmeye başlayabilir ama proprioseptif kabiliyetimiz gelişebilir. Ve yine bunu yogada görmek mümkün. Bir ya da bedeniyle çalışan birinde hani biri muhteşem [00:19:00] akrobatik hareketler, danslar yapıyor olabilir dersin ki ne kadar beden kontrolü var, ne kadar uyanık bedeniyle ne yaptığına dair
zarif vesaire. Fakat o aynı kişi kendi özel hayatında duygularıyla karman çorman olabilir. Ve bunu yoga dünyasında çok yaşadım ve gördüm. Hani yoga yapıyorsun sürekli elini ayağını nereye koyacağını biliyorsun. Fakat bir şekilde hani bir ilişki yürütemiyorsun, insanlarla sürekli kavga ediyorsun, duygusal hayatın, hatta depresyonda olan hani çok iyi yoga hocaları var.
Çünkü bunlar apayrı şeylermiş. Yani proprioseptif yoga yaparak illa kendimizi bu yönde şifalandırmıyoruz. [00:20:00] Peki bu ne demek yoga için? Akıllı yoga hem proprioseptif duyuyu geliştirmeli. Bunun içerisinde vestibüler sistem de var. Hani kafa, aşağı yukarı sağa sola dönerek başın alan içerisindeki yeri ters duruşlar ellerini bacakları farklı garip düğümlere sokarak çok geliştiriyorsun proprioseptif duyunu.
Akıllı yoga bunu geliştirdiği gibi aynı zamanda o içe dönme, doğal nefesini, doğal duygularını ve bedensel hisleri algılamaya alan açmalı. Yani şu değil hani evet, güzel bir çalışma yaptık, hadi hepimiz iyi hissediyoruz, şükranla dolduk. O da güzel. [00:21:00] Fakat o kişiye aslında daha faydalı olacak şey şu olur kendi içine dön bir bak karnın nasıl,
miden nasıl, kalbin hızlı mı yavaş mı, avcun içinde sıcaklık mı var soğukluk mu var? Bu tarz bir dille insanı, o öğrenciyi ısı bağırsaklarını, midesini, nefesini, kalp atışına doğru yönlendirirsen çok büyük fayda sağlamış olursun o kişiye. Uykuları değişmeye başlayabilir, ilişkileri değişmeye başlayabilir,
çocuğu ile ilişkisi değişir. Çünkü kendini hissedince çocuğuna da o alanı açmaya başlar. Yani gerçekten mucizeler yaratabilir akıllı bir yoga çalışması. Propioseptif, interoseptif. [00:22:00] Evet. Bunu da benim tavsiyem şöyle yapmak bir uyarıdan sonra durup interoseptif bir alan açmak. Mesela bir selam yapıldı, bir güneşe selam aya selam.
Sonra durup şimdi kal burada ve iç alanını hisset, nefesini hisset diye bir daha sessiz ama biraz içe doğru yönlendirmeli bir dil ile bir iki dakikalık bir ara. Daha sonra başka bir akış olabilir. Ama o beş on dakikalık akışın sonunda da bir durup ya ayakta ya yatarak bir ara. En eski benim yaptığım ilk yoga tarzlarından biri Şivananda yogaydı.
Ve benim için en büyük dönüşümlerden biri bu şimdi geri [00:23:00] baktığımda ya da şu anda değil de biraz sonrasında geri baktığımda ay ne kadar basit bir yogaymış diye hani geri çevirip sonra daha komplike yogaları Ashtanga gibi hani yetmiş altı poz olan bir seriye gitmiştim on iki pozluk bir seriden. Ama geri baktığımda o on iki poz her pozu yaptıktan sonra bir savasana, bir ceset pozisyonu dediğimiz sırt üstü yatıp bir dinlenme vardır.
Yani bedenini uyarıyorsun. Bir şeyler çalkalanıyor, bir his oluyor. Çünkü çok kişi hissizken içe dönemezken durduğun yerde de içe dönemeyebiliyorsun. Ama biraz bedeni yoğurunca birdenbire bedeni daha çok ve iç bedeni de daha çok hissetmeye başlıyorsun. Dolayısıyla bir poz savasana, bir poz savasana diye giden Şivananda yoga
[00:24:00] bence akıllı bir yoga çok etkileyici olmuştu benim için. Bikram yoga da öyle. Bikram'ın da yirmi altı pozu var sanırım. Ve her birinde yaptıktan sonra ayakta savasana tadasana duruyorsun ya da yatarak duruyorsun. Ve o aradaki o durmalar, o en yoğun hissiyatın olduğu zamanlar oluyordu benim için ve orada çok şey oluyormuş meğerse.
Aa daha sonra tanıştığım yin yogada yine Paul Grilley de öyle yaptırıyor. Diyor ki bir yin yoga pozunu yap, üç beş dakika uyar bedenini dokular zorlanıyor, strese giriyor. Ama sonra nötr bir yerde bir kal bir dakika, iki dakika ve orada daha çok enerji hissediyorsun diyor. O [00:25:00] enerjinin başka bir lafı da iç alanını algılamaya başlıyorsun.
Hm?
Controlling emotion with motion diye bir terimle de karşılaştım. Yani hareketle duygunu kontrol edebiliyorsun ama o yaptığın hareketin ki bunu söyleyen yine dansçı kendi yoga tarzını çıkarmış biri yani çok yoğun hareket eden biri diyor ki bir duygusal farkındalık olmalı hareketin içerisinde yoksa kendini duygusal olarak sırf hareketle dönüştüremiyorsun.
Yüksek interoseptif algısı olan insanlar, kalp atışlarını dinlediklerinde yüzde yetmiş yüzde seksen [00:26:00] yakalıyorlarmış doğru sayıyı ama düşük interoseptif algısı olanlar. yüzde yirmi yüzde otuz doğru rakamı yakalıyorlarmış içlerine kalplerine baktıklarında. İnteroseptif oldukça daha çok kendini tanıyorsun,
fark ediyorsun. A o kişi gelince dişlerimi sıkmaya başladım ya da avuçlarımı sıkmaya başladım. Fark ediyorsun senin için stres yaratan şey nedir.
Hani yoganın ve spiritüelliğin amacı hiçbir şey artık bende stres yaratmayacak değil. Hayır, self knowledge kendimi de tanımaya başlıyorum ve hangi ortamlarda daha rahat ve mutlu, hangi ortamlarda stres içerisinde ve mutsuz olduğumu tanımaya başlıyorum. [00:27:00] Çünkü artık iç alanımı algılayabiliyorum ve dolayısıyla bir seçme gücüm ortaya çıkıyor.
İnsanlar on, yirmi yıllık evlilik içerisinde kalıyorlar, ilişki içerisinde kalıyorlar mutsuz mutsuz hiç kimseye bu yaramıyor. Çünkü sen mutsuz ve stresli olunca başkalarını iyi algılayamıyorsun. Çok fazla aklın da yeni bir şey öğrenmeye çalışmıyor. Yani dünyaya da faydan, çocuklarına da faydan düşük oluyor.
Ama birtakım seçimlerle aile içerisinde de o değişiklikleri yaparak, o alan açarak kendi mutlu olman için ilişkinde de bir fark bir dönüşüm olmaya başlayabilir.
Daha akıllı oluyor. Daha yüksek kognitif [00:28:00] fonksiyonu oluyor interoseptif insanlar bunu yine çocuklara dönerek söylersek hani sus otur, çalış, başarılı olmalısın tavrından ziyade çocuğun kendi iç algısını ve hislerini fark etmesini destekleyerek aslında aklını da daha iyi kullanmasını destekliyoruz.
Ve bu kişi diyor ki güven en önemli şey diyor. Bir eğitmenin ya da bir terapistin hastasıyla ya da öğrencisiyle bu interoseptif alanı açması için ilk şeyin güven olması gerekiyor. Ve bunu David Cornwell de söylüyor, hani bir numaralı şey güvende hissetmen güvende hissetmiyorsan terapistinle mesela terapistin arkadaşınsa ya da arkadaşlarını [00:29:00] tanıyorsa
ve kendini hafif tedirgin hissediyorsan sırlarını açarken o zaman güvende değilsin. Hani David bir terapi yaparken hiç tanımaması gerekiyor çalıştığı insanları, psikoterapi yaparken. Diyor ki güven en önemli şey ve dolayısıyla ben de yoga hocalarına olan tavsiyem şu
dilinizi kullanarak güven ortamı yaratabilirsiniz. O da hep parametre vererek. Yani ben öğrencilerime diyorum ki hani isterseniz bunu yapın, isterseniz şunu yapın, ikisini de yapın. Bir bakın hangisi daha iyi hissediyor. Yorulursanız çıkın pozun içinden ve bunu duymak bile öğrenci de okey, hani şu anda yargılanmıyorum, bir alan açıldı benim için hissini yaratıyor.[00:30:00]
Sonra yine o en challenging, o en zorlayıcı pozu yine devam edebilir seçmeye. Ama en azından bilir ki iyi hissetmiyorsam burada çıkabilirim buradan. Bir propioseptif sinire yedi tane interoseptif sinir varmış. Yani bedenimiz çok daha yoğun interosepsiyon için örülü, iç alanımızı hissetmek için ve bunun ben anahtar şey olduğunu düşünüyorum.
Ee panik atak geçermiş, interosepsiyon geliştikçe ve farklı duygulara tahammülümüz artarmış. Otistik çocuklarda o demin şimdi yaptığım gibi o nefes alma güdüsü [00:31:00] yüksek değilmiş. Dolayısıyla daha çok boğulan oluyormuş hani yüzmeye götürüyorsanız çocuğunuzu spektrumdaysa hani otizm olabilir aa, öyle bir konu varsa ya da otistikse daha riskliymiş su altında olmalı olmaları.
Çünkü havayı alma içinden o duyguyla o kurulmuyormuş.
Kendini şifalandıramıyorsun eğer ki terli avuç içlerini, kalp atışının o hızlanmasını, sallantıları bacaklarında, nefesin değişen ritimlerini algılayamıyorsa. Bakın bir sürü insan bana yazıyor. Diyor ki hocam çok hızlı attı kalbim yanlış mı? Ya da o sırada sallanmaya başladım, ne demek bu? Bu demek ki interosepsiyonun artıyor [00:32:00] işte o
içindeki değişen ritimleri fark etmeye başlıyorsun. Bu müthiş bir şey. Bu demek değil hani herkesin kalbi sakin olmalı. Herkes böyle su gibi rahat ve uçuyor gibi geçirmeli meditasyonu. Kesinlikle öyle değil. Uyanık biri, interosepsiyonu açık biri çok daha fazla değişiklik fark edebilme kabiliyetini taşıyor. Hatta şunu da daha iyi anladım bir deyim var, bir patlama oluyor,
on dakikada bir bir bomba gibi birşey patlıyor dışarıda. Bir Zen meditasyoncu, bir yogi, bir de normal bir adam var. Her patlama olduğunda ilk başta üçü de zıplıyorlar ve bakıyorlar. E sonra yine sakinleşiyorlar. Yine patlama olunca yine ödü kopuyor hepsinin normal adamın [00:33:00] birkaç dakikadan sonra, birkaç saatten sonra artık o patlamayı fark etmemeye başlıyor,
hiç etkilenmiyor bedeni bundan. Yoginin birkaç sene sonra fark etmemeye başlıyor. Ama Zen yapan kişinin her patlamada zıplıyor ve korkuyor. Çünkü hala algıları açık. Bu demek değil ki yoginin değil. Sanırım bu deyim ortaya çıktığında yogayı daha böyle kontrol ile ilgili birşey olduğunu varsayıyorlardı.
Ama herkes o şekilde yogayı uygulamıyor. Biz bu Zen tavırla yogayı uyguluyoruz. Bir sürü çocuk dışarıda sıcak bir günde kazakla çıkıyormuş ya da buz gibi bir günde tişörtle çıkıyormuş, dudakları morarıyor, elleri titriyor ve hissetmiyor [00:34:00] üşüdüğünü işte yine diyorlar ki bu interoseptiv bir düşük bir algının olmasından
. Kendini kesmek, kendine zarar vermek, kanatmak, jiletle kesmek. O kişi bunu çocuklarda da görüyorlar hani sürekli elini ısırıyor ve çocuk buna bayılıyor, mutlu oluyor çünkü elini hissetmeye başlıyor. Ondan önce eli yok onun için. O yüzden görüyoruz ki bazı çocukları başlarını vuruyorlar bir yere sürekli o başına bedenini var olduğunu hissetmek için bu çocuklar yaramaz değiller.
Bu çocuklarda büyük bir sorun da olmayabilir. Eğer ki [00:35:00] hani doktor otizm ya da başka bir ee şey koyduysa koymadıysa teşhis bu demek olabilir ki çocuğun interoseptif duyu duyumunu geliştirmesi gerekiyor. Ve bunun ee duyu bütünlüğü adı altında bir sürü terapileri de var. Onlara girmeyeceğim çünkü bilmiyorum bunu.
Diyor ki hani çocukların birdenbire gidip hiç duygusal birşey olmadan başkasına vurmaları ya da duvarlara çarpmaları, kendilerini oradan oraya fırlatmaları, bunları cezayla değil de bedenlerini hissetmeye öğreterek bu davranışları şifalandırabiliriz.
A, aile içinde şiddet görmek bile çocuğun beyninin [00:36:00] yapısını değiştiriyormuş ve bu da kendi çocuğuna geçiyormuş.
Yani kendisine şiddet uygulanmış olmasına gerek yok. Annesi çok kötü bir şiddet görmüş olabilir ve annenin beyin yapısı değişmiş olabilir ve bu da kendi çocuğuna geçmiş olabilir.
Evet. Eğer ki çok içe dönük biriyse bunu fark etmeyebilirsin. Ama o kişi dışa vuruyorsa bunu O zaman yaramaz bir çocuk gibi gözükebilir dışarıdan. Ama aslında sadece ilgi istiyordur dışarıdan. Ben varım demek istiyordur çünkü beyin algılamıyor, var olduğunu
bedeni tarafından. Çok dikkatli olmak gerekiyor ebeveyn [00:37:00] olarak ya da eğitmen olarak çocuğa bak üşüdü gibi gözüküyor mu? Fark etsin duyumlarını çocuk terliyor gibi gözüküyor mu? Dikkatini çek. Bak
terliyorsun de kazağını çıkarmasını söyle. Tuvalete gitmesi gerektiğini söyle.
Propriosepsiyon da interosepsiyonun bir parçası uzay içerisindeki alanını fark ediyor mu çocuğun?
Şimdi ilginç bir deney yapıyorlar. Bir plastik bir kol yerleştiriyorlar. Bir perdenin arkasında senin gerçek kolun duruyor ama plastik bir kol koyuyorlar ve plastik kola dokunurken aynı yumuşaklıkta bir fırçayla senin gerçek koluna dokunuyorlar ve sen [00:38:00] zamanla o plastik kolunu senin kendi kolun zannediyorsun.
Yani bu bir dakika iki dakika içerisinde oluyor. bunu Ee internette var bunun videolarını izleyebilirsiniz. Yani iki kol var. Biri plastik kol, biri de senin kendi kolun. Ama o kendi kolun kapanmış bir perdeyle. Ama aslında orada biri kendi koluna eline dokunuyor plastik ele aynı dokunduğu hızda ve basınçta.
Dolayısıyla plastik ele bakmaya başlayıp insanlar zannediyor ki o ele artık yani interosepsiyonu, propriosepsiyonu plastiğe geçiyor. Sonra çıkıp bir çekiçle pat diye vuruyorlar plastik ele ve aslında hiçbir şey hissetmemen gerekirken acı hissettiğini söylüyor [00:39:00] insanlar. Şimdi bu deneyi yapıyorlar. Yüzde on insan farketmiyor şey hissetmiyor.
Acı diyorlar ki ben biliyordum onun benim elim olmadığını o yüzde on insanın interosepsiyonu düşükmüş. Hani ben zannederdim ki hani acıyı hissetmeyen bilen plastik olduğunu daha yüksek farkındalık var değilmiş. İnterosepsiyonun yüksekse karışabiliyor kafan. Çünkü göz de buna dâhil. O sağda kolunun uzantısı gibi olan şeyin elin olduğunu düşünmen daha yüksek bir algı oluyor.
Şunu yapardık küçükken elleri çevirip getiriyorsun. Sonra biri diyor ki uzaktan işte şu parmağını hareket ettir ve sen yanlış parmağı hareket [00:40:00] ettiriyorsun. Çünkü o sırada algın beden algın bozuluyor. Bu da iyi ve normalmiş. Yani o sırada kafanın karışması aslında interosepsiyonun iyi işlediğine dair bir işaretmiş.
İnteroseptif ve duygusal hisler direkt olarak fiziksel olarak var oluşumuzla ilgili. Yani duygular birtakım fiziksel hislerin bir araya gelmesinden oluşan bir şey. Elinin terlediğini, bacaklarının titrediğini, karnının sıkıştığını algılayabilen biri eyvah anksiyere var, korkuyorum, gerginim diyebiliyor. Bunu algılayamayan biri bunu [00:41:00] hissettiğini fark edemiyor
,bensel tepkilerini fark edemiyor. Bir ben hissi zayıf oluyor. İnteroseptif ve duygusal hisler direkt olarak fiziksel olarak var oluşumuzla ilgililer ve daha sofistike var olma duyuların üzerinde kurulduğu temel, temeli oluşturuyorlar. Yani bu dünyadaki varoluşumuz nedir? Niye buraya geldik? Amacım nedir?
Çevre ile bağlantım nedir? Doğa ile öteki insan ile, bunların bütün temelini oluşturan şey senin interoseptif ve duygusal bedenin ile olan bağın. Düşün ki kopuk [00:42:00] olarak yetişen bir nesilden nasıl bir çevre, nasıl bir öteki insanla ilişki olabilir? Yoksa hissiz mi olursun ona karşı da aynı kendi içinde olduğun gibi?
O yüzden çok güçlü bir şekilde inanıyorum ki interoseptif duyumuzun gelişmesi sırf kendi sağlığımız ve varoluşumuzun anlamı için değil, tüm dünya ve öteki için de faydalı bir şey.
Diyor ki mevcut olmak, presence, anda olmak interoseptif diyor.[00:43:00]
Evet ve nasıl bir çocuk hissetmiyorsa kendini vurarak hissetmeye çalışıyorsa sen bir yetişkin olarak düşün hissetmiyorsun kendini ve o zaman da belki büyük bir şiddet ile ancak var olabildiğini hissediyorsun. Bu benim bir kurduğum bir bağlantı. O yüzden şimdi interoseptif çalışmamıza başlayalım. İnteroseptif derken hani nefesi gözlemlemek üzere bir farkındalık çalışması ve o içe doğru bakarken de açık, yargısız ve nazik oluyoruz.
Yani gördüğümüz ne varsa bağırsaklarda, kalp atışımızda, nefesimizin ritminde bütün diğer [00:44:00] binlerce olan o küçük küçük şeyler, enerji patlamaları, donmalar, kaşınmalar, bütün bunları objektif olarak yargısız olarak gözlemleyebilme kabiliyetimizi geliştiriyoruz. Sessiz oturuyoruz, dik oturuyoruz, hareketsiz beş aşama her biri dört dakika.
Çok yoğun geliyorsa hisler o zaman demekki daha alışık değiliz bakmaya içe doğru. Yani tahammül çok yok ama zamanla gelişiyor. Lütfen kendinizi zorlamayın. Hoşunuza gittiği sürece bu çalışmayı yapın. Başlamadan önce istiyorsanız bir tuvalet ya da bir su, hareket, istediğinizi yapın ya da oturuyorsanız da kalabilirsiniz oturma pozisyonda ve oyantasyon [00:45:00] yine sinir sistemini rahatlatan bir çalışma yapacağız.
O da şu gözlerin oda içerisinde serbestçe dolaşmalarına izin verin, ta ki gözlerin ilgisini çeken merak ettikleri bir şeyi görene kadar. Tabii başınız da dönebilir. Hatta gövdeniz de hareket edebilir gözlerin yönlendirmesiyle. Ve ne zamanki gözlerin hoşuna giden ya da merak ettikleri bir şey buldunuz
orada dinlensin gözler ve baktığınız şeyi, dokusunu inceleyin. Parlak mı? Plastik mi? Pürüzlü mü? Hani dokunsanız nasıl hissedecek?[00:46:00]
Üzerinde ışığın yansımasını fark edin
, yanındaki objelerle ya da diğer renklerle olan ilişkisini, uzaklığını, yakınlığını.
Şimdi merkeze dönün, gözler açık ya da kapalı olabilirler.
Aşama bir, nefesten sonra say. Yani nefesini takip et. Ve ne zaman bir daha nefesin boşaldı bir. Nefes al, [00:47:00] nefes ver iki. Nefes al, nefes ver, üç. Vesaire.
Kendi nefes ritminiz doğal, bazen hızlı, bazen yavaş olabilir. Bazen varla yok arasında gibi hissedebilir nefes.
Ona kadar gelirseniz yine bire dönün. Dikkatiniz dağılırsa yine bire dönün. Amaç saymak değil burada çok çok, saymayı bir araç olarak kullanıyoruz dikkati bu iç alanda nefeste tutmak için.[00:48:00] [00:49:00]
Eğer ona kadar gelirseniz yine bir ile saymaya başlayın, nefesten sonra sayın.[00:50:00]
İkinci aşama bu sefer de aldığınız nefesten önce sayın, yani bir, nefes al ver. İki nefes al ver. [00:51:00] Üç nefes al ver, vesaire. Birinci ve ikinci aşama arasında çok az bir fark var. İlk aşamada boşalan nefesin sonuna sayıyı kondururken bu sefer de aldığınız nefesin başına yerleştiriyorsunuz sayıyı. Bir taşı, bir göle bırakır gibi.
Ona kadar gelirseniz yine bire dönün, dikkatiniz dağılırsa yine bire dönün. Doğal nefes.[00:52:00] [00:53:00]
Dikkatiniz dağılırsa yine bir ile saymaya başlayın.[00:54:00]
Şimdi saymayı bırakın. Üçüncü aşamada sadece nefesin bedende yarattığı hisleri algılayın, burun deliklerinden giriş çıkışı, solunum yolundan geçişi, göğüs kafesi [00:55:00] karın boşluklarında yarattığı biçim değişikliği. Belki tenin kumaş ile teması.
iç alanınızda nefesi takip etmeye devam edin. Herhangi bir şeyi yargılamadan, böyle olmamalıydı, şöyle hissetmemeliydim. O sesler muhakkak gelecek. Biri bize söylemiş bunu, yanlış olduğunu, belirli bir şekilde hissetmemiz gerektiğini söylediler bize, toplum, anne, baba, öğretmenler. O sesi bir kenara koyun birkaç dakika sadece
ve berrak bir şekilde ne oluyorsa açıkça görmeyi araştırın.[00:56:00] [00:57:00] [00:58:00]
Dördüncü aşama. Şimdi sadece burunda nefesi algılayın, burun deliklerinden girişi nasıl bir hızda, nasıl bir ısıda? Burun deliklerinden hava terk ederken belki daha ılık, [00:59:00] farklı bir hız, belki sağ ve sol burun deliklerinin içindeki duyum farkını algılayabiliyorsunuz ya da havanın üst dudak
üzerindeki sürtüşmesini. Burunda nefese odaklanın. Keyif,
tatmin olması bedenin homeostaz yaratıyor. Yani denge ve şifalanma. Nefesinizden keyif alın. Belki bazı noktaları daha keyif veriyor diğerlerine nazaran almak ya da vermek ya da burun deliklerindeki [01:00:00] hali. Neyse onu doya doya hissedin o keyfi.[01:01:00] [01:02:00]
Son aşama, hareketsiz otur. Sadece otur. Artık dikkatini herhangi bir yere odaklamaya çalışma. Dikkatin kimi zaman dışarıda bir sese yöneliyor. Sonra içeride [01:03:00] bir duyum, bir his oluyor, oraya gidiyor. Sonra bir düşünce beliriyor ve ona gidiyor. Sonra düşüncenin bedende yarattığı duygusal tepkiye gidiyor.
Oradan oraya dikkatin dolaşmasına izin ver. Bu değişen, her şeyden etkilenen bir tarihçesi olan ve dünyayı o tarihçeden algılayan, sürekli değişen bedenin ötesinde de bir şeyiz. O değişmeyen tanık.
Belki çok gergin olduğunuzu fark ediyorsunuz ya da hissiz olduğunuzu ya da hislere baktığınızda çok acı olabilir. Her neyse bu hikâyeden etkilenmeyen bir tarafınız var [01:04:00] ve onunla özdeşleştikçe o hikâye de çok fazla önemli olmamaya başlıyor.
yargısız, açık. şefkatle bak.[01:05:00] [01:06:00]
Evet. Bir yirmi dakikalık çalışma sona erdi burada. Ama daha fazla oturmak istiyorsanız oturun tabii ki. Yatmak istiyorsanız yatın uyuştuysa ağrıdıysa beden parçaları hareket ettirin, streç edin [01:07:00] ya da dinlenin. Ne geliyorsa içinizden. Çok teşekkür ediyorum.